1864’te İstanbul’un Kocamustafapaşa semtinde dünyaya gelen Salih Zeki, anne babasını erken yaşta kaybeder. Bu durumdaki çocuklara destek için kurulan Darüşşafaka’ya kabul edilir. Orada dönemin önemli matematikçilerinden Mehmed Nâdir Bey’den ders alır; öğrencilerin seviyesinden genel olarak memnun olmayan Mehmed Nâdir Bey Salih’ten öylesine etkilenir ki, okuldan ayrılma planını bu çocuğu yetiştirebilmek için erteler.
Darüşşafaka’dan mezun olduktan sonra Posta ve Telgraf Fen Kaleminde memur olarak çalışmaya başlar. Uzman telgraf mühendisi olarak yetişmek üzere Fransa’ya gönderilir ve elektrik mühendisi olarak geri döner. Bir yandan kendi derslerine girerken, diğer yandan diğer üniversitelerin derslerini ve akademik yayınları takip ederek kendini geliştirmiştir.
Döndüğünde telgraf mühendisi olarak çalışırken, bir yandan da Darüşşafaka ve Mülkiyede matematik, fen, astronomi dersleri verir. Bir yandan da matematik tarihi ile ilgili çalışmalar yapar ve ders kitapları yazar. Dostu Mösyö Lemoine’ın tavsiyesiyle, Doğu’nun matematik tarihindeki rolü ile ilgili çalışmaya karar veren Salih Zeki, işe Antik Yunan ve Hint matematiğini incelemekle başlar. Amacı, doğu bilginlerinin katkısını iyi değerlendirebilmek için onların ne teslim aldığını öğrenmektir, batılılara ne verdiklerini tespit etmek ise ikinci adım olacaktır. Kütüphanelerden aldığı, kimisi el yazması olan Arapça ve Farsça kitapları inceler. Bu çalışmalarını ileride Asâr-ı Bâkiye isimli bir kitap serisine dönüştürecektir. Ne yazık ki planlanan dört cildin sadece ilk ikisinin yayınlanabildiği çalışmada, matematiksel gelişmeler onlardan bahseden kaynaklarla beraber açıklanır, kitapların sonlarında da adı geçen matematikçilerin biyografileri verilir.
Bu süreçte ilk eşi Vecihe Hanım’dan boşanır ve Halide Edip ile evlenir. 9 yıl süren evliliklerinde iki çocukları olur: Ayetullah ve Hasan Hikmetullah Togo (Halide Edip bir Japon askerinin o dönemde kazandığı zaferden etkilenir ve oğluna Togo ismini verir). 1911 yılında Salih Zeki’nin ikinci bir evlilik yapmak istemesi, Halide Edip’in ise buna yanaşmaması üzerine boşanırlar. Beraber Tarık ve Faruk isimli iki çocuğa sahip olacağı öğretmen Münevver Hanım ile üçüncü evliliğini yapar.
Bu süreçte meslek hayatında da önemli değişimler olur. Meşrutiyetin ilanından sonra Maarif (Eğitim) Meclisine seçilir. İki sene Galatasaray Lisesi’nin müdürlüğünü, bir süre de Maarif Müsteşarlığı yaptıktan sonra, uzun zamandır ders vermekte olduğu Darülfünun’un rektörlüğüne getirilir. Aynı zamanda verdiği konferanslarla, Öklid dışı geometriler gibi o dönemde çalışılan önemli alanların Türkiye’de tanınmasını sağlar. Bir yandan da üretmeye ve yazmaya devam eden Salih Zeki, 1921 yılında, ruhî problemlerden ötürü yerleştiği Fransız Lape Hastanesi’nde hayatını kaybeder.
Salih Zeki Fizik ve Matematik alanlarında, ortaöğretim, lise ve üniversite seviyelerinde çok sayıda ders kitabına imza atmıştır. İçinde Henri Poincaré’nin bilim tarihi üzerine yazdığı kitaplar da olan çeviri çalışmaları da olmuştur. Bununla beraber, matematiğe katkıları arasında en önemlileri, Türkiye’deki modern bilim tarihçiliği ve matematik tarihçiliğini başlatır nitelikte olan çalışmalarıdır diyebiliriz. Bu konuya ciddi zaman ayırmış, birçok eser incelemiş ve kitaplarının yanında çok sayıda makaleye de imza atmıştır. Darüşşafaka’da 2010 yılından bu yana, Salih Zeki anısına Matematik Araştırma Projeleri Yarışması düzenleniyor. Bu matematikçimizi daha yakından tanımak istiyorsanız, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümünden Feza Günergun’un 2011’de yarışmanın açılışı için yaptığı detaylı sunumun slaytlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça:
- Remzi Demir, İnan Kalaycıoğulları, Büyük Bir Matematik Tarihçisi ve Felsefecisi: Salih Zeki Bey, Kutadgubilig Dergisi, Ekim 2004.
- Feza Günergun, Darüşşafakalı Salih Zeki Bey: Matematik Eğitiminin ve Bilim Tarihinin Ülkemizdeki Öncüsü, Haziran 2011.
- Alper Atasoy, Osmanlının ilk modern bilim tarihçisi: Salih Zeki Bey, Temmuz 2017.